Sosyal Medya

Coğrafyamız

Arap Baharı’nın Yeni Momenti: Tunus Anayasası

Tunus’u Arap isyanlarının yaşandığı diğer ülkelerden ayıran vasıflardan birincisi, ordunun siyaset dışında kalabilmesidir. İkincisi, devrim sonrası müzakere sürecinin dikkatli bir şekilde yürütülmesi.



Otoriter Arap rejimlerini sarsan ve Arap Baharı olarak adlandırılan süreç her ülkede farklı bir noktaya evrildi. Uluslararası müdahale sonrasında devrilen Kaddafi sonrası Libya bugün yerel güç odakları arasındaki bir mücadeleye sahne olmaktadır. Mısır’da, Mübarek sonrası dönemde geçiÅŸ süreci yargı ve ordunun vesayeti altında gerçekleÅŸmiÅŸ ve askeri darbe ile neticelenmiÅŸtir. Suriye halkı ve ÅŸehirleri ise rejim tarafından yok edilme ile karşı karşıya kalmıştır. ‘Arap Baharı’nın baÅŸladığı ülke olan Tunus’ta ise, yeni Anayasa geçtiÄŸimiz günlerde Kurucu Meclis tarafından kabul edildi. 23 Ekim 2011 tarihinde gerçekleÅŸen seçimlerle oluÅŸan Kurucu Meclis’in iki görevi vardı; birincisi Anayasa’yı oluÅŸturmak, ikincisi ise seçimlere gitmek. Böylece Meclis ilk görevini baÅŸarıyla yerine getirmiÅŸ oldu.

NAHDA TAVÄ°Z MÄ° VERDÄ°?

En Nahda, Ekim 2011 seçimlerinde, -sandalye kaybını göze alarak- nispi temsil sisteminin uygulanmasını kabul ederek mecliste sadece bir kaç parti yerine küçük partilerin de yer almasının yolunu açtı. Nahda Partisi yüzde 41’lik oy oranı ile mecliste 89 sandalye kazanarak seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı baÅŸarmıştı. Buna raÄŸmen cumhurbaÅŸkanlığı makamında ısrar etmemiÅŸ ve bu makamı seçimlerden ikinci olarak çıkan partiye bırakarak baÅŸbakanlığa razı olmuÅŸ ve bakanlıkların da yüzde 40’na sahip olmuÅŸtu. 6 Åžubat 2013’te muhalefet lideri Åžükrü Beyit’in öldürülmesinin ardından hükümetin istifasını kabul ederek tansiyonun yükselmesinin önüne geçti. Bunun yanında iki muhalefet liderinin ve sekiz polisin öldürülmesi, eski rejim kalıntısı sendikalar olmak üzere bazı grupların iç çatışmayı körükleyici yaklaşımları ve polisin zaman zaman asayiÅŸ görevini ihmal etmesi gibi sancılı geliÅŸmeler yaÅŸanmıştır. Ülkenin en büyük siyasi organizasyonunun bu kadar taviz vermesi ilk bakışta kendi aleyhine gözükebilir. Ancak devrim sonrası sancılı sürecin geniÅŸ kitlelerce kabul edilen bir Anayasa oluÅŸturulması ile atlatılması bu tavizlere deÄŸecek nitelikte bir baÅŸarıdır. Öte yandan bu akıllı müzakere yöntemi ve yakalanan baÅŸarı, Nahda içinde ÅŸiddete meyletme potansiyeline sahip unsurların teskin edilerek bir iç çatışmanın önüne geçilmesi noktasında da büyük rol oynamıştır. CumhurbaÅŸkanı Mazruki de terörle mücadele adı altında güvenlikçi politikalara yönelmek yerine “terörle savaÅŸta yasal sınırları aÅŸmayacağız” diyerek aşırılıkçı unsurları besleyen eski siyasal baskılara yönelmeyeceklerinin iÅŸaretini verdi. Bu yüzden CumhurbaÅŸkanı Mazruki’ye de islamcılara tavizkar davrandığı yönünde eleÅŸtiriler yöneltilmiÅŸtir. Ancak Mazruki bu eleÅŸtirileri ciddiye almayarak Ulusal Diyalog Sürecini destekledi müzakereci siyasetin önünü açtı.

ÇÖZÜM SEKÜLERLÄ°K MÄ°?

Tunus’ta Anayasa’nın kabulünden sonra, Anayasa’nın laik karakteri yüksek sesle dile getirilmeye baÅŸlanmış ve devrim sonrası sürecin bütün kazanımları bu laik karaktere baÄŸlanmıştır. Anayasanın kabul edilmesi üzerine Kurucu Meclis’te düzenlenen kutlamalara katılan Fransa CumhurbaÅŸkanı Hollande ve diÄŸer bir çok Batılı siyasetçi bu noktaya vurgu yapmış ve aynı ÅŸekilde hem Türkiye hem de Batı basınında bu baÄŸlamda haber ve yorumlar çokça yer almıştır. Ancak Anayasa maddelerine yakından bakıldığında kurumsal anlamda laikliÄŸin benimsendiÄŸine dair bir yorumda bulunmak kolay olmayacaktır. Anayasanın 6. Maddesinin tekfiri yasaklaması ve ibadet yerlerinin bağımsız olduÄŸunu ifade etmesi kurumsal bir laikliÄŸin deÄŸil dini özgürlüklerin ve aşırılığın önlenmesinin garantisidir. Kaldı ki deÄŸiÅŸtirilemez olarak nitelenen ilk iki madde de Tunus’un bağımsız bir devlet olduÄŸu ve dininin Ä°slam olduÄŸunu içeren ifadeler yer almaktadır. Bunun yanında devletin vatandaÅŸlık, halk iradesi ve hukukun üstünlüÄŸüne dayandığının altı çizilmektedir. Dolayısıyla gerek devrim sonrası bütün sürecin gerekse Anayasayı oluÅŸturma sürecinin, siyasal çerçevesi ve içeriÄŸi tanımlanarak empoze edilen bir laikliÄŸin baÅŸarısı olarak vurgulanmasının bir karşılığı yoktur. Laikilik tartışmasına girilecekse, tanımı ve içeriÄŸi empoze edilmiÅŸ haliyle deÄŸil; bütün bir siyasal sürecin yakaladığı baÅŸarı üzerinden laiklik kavramını tartışmak daha gerçekçi olacaktır.

TUNUS’UN AYIRICI VASFI

Az önce zikredildiÄŸi üzere Tunus’ta da geçiÅŸ süreci sancılı yaÅŸanmıştır. Ancak isyanların görüldüÄŸü ve otokratların yıkıldığı Mısır, Libya ve Yemen gibi ülkelere ve rejimin kendi halkını yok ettiÄŸi Suriye ile kıyaslandığında bu sürecin oldukça yumuÅŸak atlatıldığı ifade edilebilir. Bunun üç önemli sebebi vardır: Birincisi, siyaseti tahakküm altına alma hevesleri boÅŸa çıkaran ordunun tutumudur. Tunus ordusu geleneksel olarak siyaset dışında kalabilmiÅŸ bir aktör olmuÅŸtur. Ben Ali’ye karşı gösterilerin büyümesi sırasında da göstericilere müdahale etmemiÅŸ ve tarafsızlığını korumuÅŸtur. Ä°kincisi, devrim sonrası müzakere sürecinin dikkatli bir ÅŸekilde yürütülmesi ve suikastlere raÄŸmen hükümetin güvenlikçi politikalara yönelmemesi. Üçüncüsü de dış politikada bir denge arayışına gidilmesidir.

Tunus’ta oluÅŸan bu siyasi hava ve oldukça geniÅŸ katılımlı müzakereler sonucunda oluÅŸan Anayasanın, Mısır ve Suriye’deki durumu tersine çevirmesi beklenemez. Yine de bu durum iki açıdan çok büyük önem taşımaktadır. Birincisi; ordu, yargı ve yahut baÅŸka bir unsurun vesayet altına almadığı siyasetin gelebileceÄŸi noktayı iÅŸaret etmesi açısından oldukça önemlidir. Bununla baÄŸlantılı olarak ikincisi de, özellikle Batı akademyasında geniÅŸ yer tutan ve bütün bir Ä°slam coÄŸrafyasını Ä°slam kültürü dolayısıyla otoriter rejimlere mahkum eden külteralist/oryantalist yaklaşımları boÅŸluÄŸa düÅŸürmesidir. Anayasanın oluÅŸturulması kadar uygulanması ve vesayetçi stratejilerin devreye girmemesi de çok önemlidir. Çok kaygan bir zeminde yürüyen siyasi dinamikler dolayısıyla önümüzdeki dönemde neler yaÅŸanacağını tahmin etmek zor olsa da, devrim sonrası sürece bakıldığında, Tunus’un istikrar ve sukunet adına umut vaad ettiÄŸini söylemek abartılı olmayacaktır.

  Veysel Kurt
Araştırmacı, Dış Politika, İstanbul

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.